Güney Afrika Cumhuriyeti’nin Uluslararası Adalet Divanında (UAD) açtığı “soykırım” davasındaki delilleri güçlü bulan uzmanlar, 11-12 Ocak’ta görülecek ihtiyati tedbir duruşmalarından İsrail aleyhinde karar çıkacağını öngörüyor.
İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Filistin topraklarındaki uluslararası hukuk ihlalleri artarak sürerken Güney Afrika, 29 Aralık 2023’te, 1948 tarihli Birleşmiş Milletler (BM) Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’ni ihlal ettiği gerekçesiyle İsrail aleyhinde dava açarak ihlallerin durdurulmasına yönelik önemli bir adım attı.
Uzmanlar, Güney Afrika’nın delillerini, İsrail’in muhtemel savunmalarını, Güney Afrika’nın acil ihtiyati tedbir alınması talebini ve ihtiyati tedbir kararlarının etkisini AA muhabirine değerlendirdi.
İSRAİLLİLERİN AÇIKLAMALARI AÇIKCA SOYKIRIMA İŞARET EDİYOR
İngiltere’de Nottingham Trent Üniversitesinden Dr. Luigi Daniele, Güney Afrika’nın çok başarılı bir avukat heyeti tarafından UAD önünde temsil edileceğini belirterek “Güney Afrika’nın başvurusunu çok güçlü buluyorum. Çok sağlam ve iyi hazırlanmış bir dilekçe. Tabii ki bu, sürpriz değil çünkü Güney Afrika’nın avukatları arasındaki John Dugard ve diğer hukukçular, bu alanda uzman ve çok başarılı kişiler.” dedi.
Güney Afrika’nın, İsrailli yetkililerin Gazzelilere yönelik soykırım niyetini açığa vuran söylemlerini dilekçelerinde çok başarılı şekilde kullandıklarını anlatan Daniele, “İsrailli yetkililerin bu açıklamalarının, Güney Afrika’nın da belirttiği üzere soykırımdan başka şekilde yorumlanması mümkün değil.” diye konuştu.
Daniele, İncil ve Amalek kavmine ilişkin referansların bazı Yahudi hukukçular tarafından iddia edildiği gibi sadece tarihi ve kültürel hadiselere atıf olmanın ötesinde, Gazzelilere yönelik toplu cezalandırma amacını açığa vurduğunu vurgulayarak, “En üst düzeydeki İsrailli yetkililerin hepsi aynı yönde, sivil ve savaşan ayrımı yapmadan, Gazze halkının tamamını 7 Ekim’den, Hamas’ın fiillerinden sorumlu tutarak ve Gazzelilerin toplu şekilde öldürülebilmelerini savunan beyanlarda bulundu. Bence gerekenden fazla delil var.” görüşünü paylaştı.
SOYKIRIM NİYETİ AÇIKCA GÖZÜKÜYOR
İsrail’in Kanal 12 televizyonuna göre davada “İsrailli yetkililerin açıklamalarının soykırımı çağrıştırsa da gerçek niyetlerinin öyle olmadığı ve bu açıklamaları yapanların karar verici konumda bulunmadıkları” şeklindeki savunmalarının hukuken geçerli olmayacağını belirten Daniele, “İsrail, devlet başkanı düzeyinde amaçlarının ne olduğunu açıkça belli etti. Birçok üst düzey yetkiliden benzer açıklamalar gördük. Soykırım amacı açıkça ve doğrudan belirtildi.” dedi.
Daniele, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazı hukukçuların, ‘İsrailli yetkililerin açıklamaları soykırımı işaret ediyor olsa da aslında orada soykırım yapılmasını kastetmediler.’ şeklindeki savunması, bu zamana kadar okuduğum en zayıf argüman. Bizler, bu beyanların hukuken neyi ifade ettiğini anlamak için sahada olanlara ve gerçekte yaşananlara bakarak birlikte yorumluyoruz. İsrailli yetkililerin açıklamaları ile sahada yaşananlar arasındaki ilişkiye baktığımızda soykırım niyetinin varlığı için gerekli şartların sağlandığını görüyoruz.”
Divanın muhtemel soykırım tehlikesine karşı ihtiyati tedbirlerle önleyici kararlar aldığına değinen Daniele, “Güney Afrika’nın bu aşamada soykırımın gerçekleştiğini ispatlama yükümlülüğü yerine soykırım tehlikesinin varlığını ispatlaması yeterli. Divan, bu safhada soykırım suçunun cezai anlamdaki standardından biraz daha düşük bir standart uygulayarak soykırımın varlığı yerine, soykırım işlenebileceğine ilişkin ciddi bir tehlikenin varlığını yeterli buluyor.” ifadelerini kullandı.
Daniele, ihtiyati tedbir kararının çok hızlı şekilde çıkmasının önemine işaret ederek “Unutmamalıyız ki her gün 100’den fazla masum Filistinli çocuk ölüyor, her gün 90’dan fazlası yaralanıyor. Zaman binlerce sivil için daralıyor.” dedi.
Soykırımı önleme yükümlülüğünün sözleşmeye taraf tüm devletlerin sorumluluğunda olduğunu vurgulayan Daniele, “Bu, tüm devletlere yüklenen bir sorumluluk. Bu sebeple herkesin bu davanın açılmış olmasını memnuniyetle karşılaması ve dünyanın en yüksek dereceli ve en yetkili organının vereceği tedbir kararını kabul etmesi gerekir.” diye konuştu.
Sussex Üniversitesinden Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Profesörü Martin Shaw, soykırım niyetini ortaya koyan açıklamalar karar verici konumunda bulunmayanlardan gelse bile bu kişilerin görevden alınmamalarının İsrail’in savunmasını zayıflatacağına dikkati çekti.
Shaw, “Nihayetinde önemli olan İsraillilerin ne yaptığıdır. Eğer İsrail’in eylemleri soykırım potansiyeli taşıyorsa ve bunlardan Filistinlileri yok etme niyeti çıkarılabiliyorsa sonunda soykırım yaptıklarına karar verilebilir, tabii ki UAD, bu aşamada nihai soykırım kararını değil ihtiyati tedbir taleplerini ele alacak.” dedi.
İhtiyati tedbirlerin nihai karardan önce verilen ara karar olduğuna işaret eden Shaw, “Divan, soykırım tehlikesi olduğuna karar vermeli ve İsrail’in halka karşı uyguladığı şiddeti durdurmasını, güçlerini Gazze’den çekmesini ve yardımların Gazze’ye serbestçe akmasına izin vermesini emretmelidir. Mahkemenin bu yönde ne kadar ileri gideceğini, İsrail’in kararlarına uyup uymayacağını da göreceğiz. Rusya, Ukrayna’nın kendisine karşı açtığı davada aleyhine verilen ihtiyati tedbir kararlarına uymadı.” şeklinde konuştu.
İSRAİL’İN SAVUNMASI ZAYIF
SOAS Üniversitesi Hukuk Bölümü ve Filistin Çalışmaları Merkezi üyesi Dr. Nimer Sultany, Güney Afrika’nın başvurusunda İsrailli devlet yetkilileri ve generaller tarafından soykırım niyetini ifade eden birçok açıklamanın sıralandığını söyledi.
Bu açıklamalar ve eylemlerle İsrail’in Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki yükümlülüklerini ihlal ettiğini belirten Sultany, “Bu açıklamalar, İsrail’in Gazze’yi veya Filistin halkının önemli bir bölümünü yok etmeyi amaçladığını açıkça ortaya koymaktadır. Buna ek olarak Güney Afrika, İsrail’in eylemlerinin ve olayların örgüsü bakımından da soykırım niyetiyle hareket ettiğini göstermektedir.” dedi.
İsrail’in Kanal 12 televizyonun iddia ettiği şekilde kendisini savunmasını “zayıf bir strateji” olarak yorumlayan Sultany, “Bazı ifadeler çok açıktır ve İsrail’in bunları muğlak olarak reddetmesi zor olacaktır.” ifadesini kullandı.
Karar mercii konumunda bulunmayan kişilerin ifadelerinin de önemli olduğunu söyleyen Sultany, “Çünkü Güney Afrika, İsrail’in, bu açıklamaları yapanlara karşı harekete geçmemesini Soykırım Sözleşmesi’ndeki ‘soykırımı önleme’ yükümlülüğünü ihlal ettiğini göstermek için kullanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Sultany, Güney Afrika’nın dilekçesinde alıntıladığı İsrailli yetkililerin açıklamalarını, davanın sonraki aşamalarında daha da artırabileceğini belirtti.
Geçici tedbir kararı alınabilmesi için Güney Afrika’nın, İsrailli yetkililerin tüm ifadelerinin mutlaka soykırıma yönelik olduğunu göstermesinin gerekmediğini vurgulayan Sultany, şunları kaydetti:
“Divan, İsrail’in soykırım yapıp yapmadığı konusunda nihai kararını vermeden önce telafisi mümkün olmayan bir zararın ortaya çıkma riskinin yakın olduğu durumlarda harekete geçerek tedbir kararı alıyor. Koşullar, soykırım işlendiği konusunda makul şüphe oluştuğunu gösterdiğinde Soykırım Sözleşmesi’nin daha fazla ihlal edilmesini önlemek adına Divandan geçici tedbir kararı yoluyla müdahale etmesi istenmektedir.” diye konuştu.
İSRAİL İÇİN BAĞLAYICI OLACAK
Sultany, Divanın, İsrail’in Gazze’deki askeri eylemlerini durdurmasına hükmetmesi durumunda bunun İsrail için bağlayıcı olacağını belirterek “Bu, bağlayıcı bir emirdir ve İsrail buna uymayı reddederse bu, onun parya devlet statüsünü teyit eder.” ifadesini kullandı.
Gambiya’nın Myanmar’a karşı açtığı soykırım davasında Divanın oy birliğiyle ihtiyati tedbir kararı aldığını ifade eden Sultany, “Birçok Batılı devlet, Gambiya’nın Soykırım Sözleşmesi kapsamındaki başvurusunu destekledi. Batı’nın İsrail’in soykırımına verdiği destek ve suç ortaklığı ışığında şimdi sorulması gereken soru, Divanın bu önceki kararla tutarlılığını koruyup koruyamayacağıdır. Eğer Divan, Gazze’deki katliamı ve toplu kıyımı durduracak bir karar alamazsa bu, uluslararası hukuk düzenine vurulmuş bir başka ölümcül darbe olacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in, eski İsrail Yüksek Mahkemesi Başkanı Aharon Barak’ı Divandaki soykırım davası için geçici hakim olarak atamasını eleştiren Sultany, şunları kaydetti:
“Bu atama şaşırtıcı değil. Barak, yurt dışındaki başlıca savunucusu ‘diplomat yargıç’ olarak İsrail’in işgal altındaki topraklarda Filistinliler üzerindeki baskı sistemini meşrulaştırdı. Yargıçlığı döneminde İsrail’in antidemokratik uygulamalarının çoğalmasına, işgalin acımasızlığının zamanla artmasına ve apartheidin pekişmesine rağmen Barak dünyada takdir gördü.”